Cinsel Terapi Nedir?

Cinsellik, insan yaşamının hem bedensel hem de duygusal açıdan önemli bir parçasıdır. Ancak zaman zaman bireysel ya da ilişkisel nedenlerle cinsel yaşantıda zorluklar yaşanabilir.

Bireylerin ya da çiftlerin yaşadığı cinsel işlev bozukluklarını, cinselliğe dair kaygılarını, ilişki ve iletişim temelli cinsel problemleri ele alan, psikoterapi temelli bir ruh sağlığı hizmetidir. Psikolojik, fizyolojik ve ilişkisel boyutları içeren bütüncül bir yaklaşımla yürütülür. Cinsel terapi; utanma, suçluluk, yetersizlik duyguları, isteksizlik, performans kaygısı, travmatik yaşantılar ve iletişim sorunları gibi birçok alana odaklanabilir

Cinsel terapi hizmetini kadınlar, erkekler, LGBTQ+ bireyler, evli ya da sevgililer için uygun olabilmektedir. Temel amaç cinsel işlev bozukluklarının nedenlerini anlamak, bireysel ve çift düzeyinde sağlıklı cinsel iletişim kalıbı geliştirmek, cinsel mitleri (yanlış inançları) fark etmek ve yeniden yapılandırmak, bedensel farkındalığı artırmak, cinselliği utançtan arındırmak ve güvenli hale getirmek

Hangi Durumlarda Cinsel Terapiye Başvurulmalıdır?

Cinsel isteksizlik

Cinsel isteksizlik, kişinin cinselliğe karşı duyduğu ilgi, arzu ya da istek düzeyinde azalma yaşaması durumudur. Bu durum bazen geçici olabilir — örneğin yoğun stres, ilişki problemleri, yorgunluk ya da hormonal değişiklikler gibi durumlarda görülebilir. Ancak cinsel isteksizlik uzun süreli hale geldiğinde ve kişide rahatsızlık yaratmaya başladığında, bu durumu anlamak ve destek almak önemlidir.

Bu isteksizlik sadece fiziksel bir durum değildir; çoğu zaman duygusal, ilişkisel ya da zihinsel etkenlerle bağlantılıdır. Yani aslında cinsellikten uzaklaşma hali, bedeninizin değil çoğu zaman yaşamınızın size bir sinyali olabilir.

Vajinismus

Vajinismus, cinsel birliktelik sırasında vajina çevresindeki kasların istemsiz bir şekilde kasılmasıyla ilişkiye girmenin ya çok ağrılı olması ya da hiç mümkün olmaması durumudur. Bu kasılmalar kişinin kontrolünde değildir, yani siz istemeseniz de bedeniniz bu şekilde tepki veriyor olabilir.

Bu durumun en önemli özelliği, fiziksel bir engel olmamasına rağmen bedenin ‘tehdit algısıyla’ kendini kapatmasıdır. Beden sanki bir tehdit varmış gibi alarm verir. Oysa çoğu zaman tehdit gerçek değil, geçmiş yaşantıların ya da öğrenilen korkuların bedeninizdeki bir yansımasıdır.

Vajinismus yaşayan birçok kadın bu durumu sadece kendisinin yaşadığını sanır ve genellikle yoğun utanç, suçluluk ya da yetersizlik hisseder. Oysa bu durum sanılandan çok daha yaygındır ve psikolojik destekle tamamen çözülebilir.

Cinsellikte iletişim sorunları

Cinsellikte iletişim sorunları, partnerlerin cinsel ihtiyaçlarını, sınırlarını, arzularını ya da rahatsızlıklarını açıkça ifade edememeleri durumudur. Bu da zamanla anlaşılmamış hissetmeye, kırgınlıklara, kaçınmaya veya doyum azalmasına yol açabilir.

Birçok çift cinsellikle ilgili konuşmayı ayıp, utandırıcı ya da gereksiz olarak görebiliyor. Oysa ki cinsellik, ilişki içinde güvenli bir bağ kurmanın çok doğal bir parçasıdır. Bu alandaki sessizlik, yanlış anlamaları ve beklenti çatışmalarını besleyebilir.

Cinsel iletişim; sadece neyin yapıldığı değil, nasıl hissedildiği, neyin istenip neyin istenmediğinin rahatça dile getirilebildiği bir alandır. Bu beceri zamanla gelişebilir — önemli olan bunun öğrenilebilir bir şey olduğunu fark etmektir.

Cinsel Tiksinti bozukluğu

Cinsel tiksinti bozukluğu, kişinin cinsel temas fikrine ya da eylemine karşı yoğun bir isteksizlik, kaçınma hatta tiksinme yaşamasıdır. Bu tepki sadece can sıkıntısı ya da keyifsizlik değildir; kişi genellikle cinsellikle ilgili durumlarda kaygı, iğrenme, bedenini kapatma ya da kaçma ihtiyacı hisseder.

Bu deneyim çoğu zaman kişinin kendi isteğiyle gelişmez. Yani kişi istemsizce cinsellikten uzaklaşır ve çoğu zaman bu durum hem kendisinde hem de ilişkide suçluluk, utanç ya da yetersizlik hissine neden olabilir.

Bazı kişiler için bu tiksinme çocuklukta öğrenilen katı cinsel rollerden, olumsuz inançlardan ya da yaşanmış travmatik deneyimlerden kaynaklanabilir. Bazen ise belirgin bir neden olmadan, zamanla gelişmiş olabilir.

Cinsel  Orgazm Bozuklukları

Orgazm bozukluğu, genellikle ‘kadın orgazm bozukluğu’ ya da ‘gecikmeli orgazm’ adıyla sınıflandırılır. Kadınlarda en yaygın görülen cinsel işlev bozukluklarından biridir. Erkeklerde ise orgazma ulaşmanın aşırı gecikmesi ya da hiç gerçekleşmemesi şeklinde görülebilir.

Bu durumun altında çoğu zaman performans kaygısı, geçmişten gelen cinsel öğrenmeler, kontrol ihtiyacı, beden farkındalığının düşüklüğü ya da ilişkisel güvensizlik gibi psikolojik etkenler yer alır.

Orgazm bozuklukları, kişinin cinsel uyarılma yaşamasına rağmen orgazma ulaşmakta zorlanması ya da hiç orgazm olamaması durumudur. Bu durum bazen her cinsel deneyimde yaşanabilir, bazen de yalnızca belirli koşullarda (örneğin partnerle beraberken ama mastürbasyonda değil) ortaya çıkabilir.

Orgazm sorunu yaşayan biri çoğu zaman ‘bedenimde bir eksiklik var’ gibi hissedebilir. Oysa bu durum çok yaygındır ve genellikle fizyolojik değil, psikolojik, ilişkisel ya da duygusal faktörlerle ilişkilidir.

Orgazm olmak bir ‘performans’ değil, güvenli bir bedensel ve duygusal alanla bağlantıya geçebilme halidir. Eğer bu alanda bir zorlanma varsa, bu sizin kadınlığınızla ya da erkekliğinizle ilgili bir eksiklik değil; bedeninizin ve zihninizin bize bir şey anlatma şeklidir

Ağrılı cinsel ilişki (disparoni)

Ağrılı cinsel ilişki, yani tıbbi adıyla disparoni, cinsel ilişki sırasında vajinal bölgede hissedilen acı, yanma veya batma hissidir. Bu ağrı, cinsel birleşme sırasında ya da sonrasında olabilir ve kişiyi fiziksel olduğu kadar duygusal açıdan da zorlayabilir. Disparoni, hem fiziksel hem de psikolojik faktörlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkabilir.

Ağrılı cinsel ilişki genellikle, enfeksiyonlar, vajinal kuruluk, pelvik kas sorunları veya hormonal değişiklikler gibi fiziksel sebeplerden kaynaklanabilir. Ancak, travmatik deneyimler, cinsel kaygılar ya da ilişki sorunları da bu durumu tetikleyebilir. Yaşanan ağrı, bedensel bir uyarı olabilir, ancak unutulmamalıdır ki bu sorun çözülebilir ve tedavi edilebilir bir durumdur.

Eğer siz de bu durumu yaşıyorsanız, yalnız değilsiniz. Terapist rehberliğinde, ağrının altında yatan sebeplerin anlaşılması ve cinsel yaşamın yeniden rahat ve keyifli bir hale gelmesi mümkündür.

Erken Boşalma

Erken boşalma, cinsel ilişki sırasında orgazmın, istenenden çok daha hızlı gerçekleşmesi durumudur. Bu, kişilerin ve partnerlerinin cinsel deneyimlerinden tam anlamıyla tatmin olmamalarına yol açabilir. Ancak erken boşalma, genellikle dışsal faktörlerin etkisiyle gelişir ve bu tamamen fizyolojik ya da psikolojik bir tepki olarak görülebilir.

Bu durumun sebepleri çeşitli olabilir; cinsel kaygılar, stres, ilişki sorunları, biyolojik faktörler ya da geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler erken boşalmayı tetikleyebilir. İyi haber ise, erken boşalma tedavi edilebilir bir durumdur ve bir terapist rehberliğinde, doğru stratejilerle kontrol altına alınabilir.

Erken boşalma ile ilgili yaşadığınız zorluklar hakkında destek almak, bu konuda yalnız olmadığınızı ve bu sorunun çözülebileceğini bilmek çok önemlidir. Size özel bir tedavi planı ve sağlıklı bir cinsel yaşam için birlikte çalışabiliriz.

Sertleşme Problemleri

Sertleşme problemi, yani tıbbi adıyla erektil disfonksiyon (ED), cinsel ilişki sırasında yeterli sertliği sağlamakta zorluk yaşama durumudur. Bu sorun, her erkek için farklı şiddetlerde olabilir. Bazı erkekler zaman zaman bu sorunu yaşarken, bazıları için sürekli hale gelebilir.

Sertleşme problemi, sadece fiziksel bir durum olmayıp, duygusal, psikolojik ve ilişkisel faktörlerin de etkisi altında olabilir. Stres, kaygı, depresyon, ilişki problemleri, düşük özgüven ya da geçmişte yaşanan travmalar, erektil disfonksiyonun tetikleyicileri arasında yer alabilir. Ayrıca, bazı sağlık sorunları (örneğin, diyabet, kalp hastalıkları veya hormon dengesizlikleri) bu durumu daha da karmaşık hale getirebilir.

İyi haber ise, sertleşme problemleri tedavi edilebilir bir durumdur. Bu süreçte, sorunun kaynağına yönelik doğru yaklaşımı belirlemek ve hem fizyolojik hem de psikolojik destek sağlamak mümkündür. Cinsel sağlığınızda yaşadığınız bu zorluğu aşmak, daha tatmin edici bir yaşam sürmek için birlikte çalışabiliriz

Performans Anksiyetesi

Performans anksiyetesi, cinsel ilişki sırasında “yeterince iyi olabilecek miyim?”, “partnerimi tatmin edebilecek miyim?”, “kontrolümü kaybedersem ne olur?” gibi düşüncelerle zihnin meşgul olması ve bunun sonucunda bedensel işlevlerin olumsuz etkilenmesi durumudur. Bu kaygı, zamanla cinsel istekte azalmaya, sertleşme problemlerine ya da erken boşalmaya yol açabilir.

Bu tür düşünceler, kişinin kendini baskı altında hissetmesine, ilişki anını yaşamak yerine “başarmaya” odaklanmasına neden olabilir. Aslında performans kaygısı, çoğu zaman beklentilerin, geçmiş deneyimlerin, beden algısının ya da ilişki içindeki duygusal zorlukların bir yansımasıdır.

Performans anksiyetesinin üstesinden gelmek mümkündür. Cinselliği bir “başarı ya da sınav” gibi görmek yerine, duygusal ve bedensel bir paylaşım olarak yeniden tanımlamak bu sürecin önemli bir parçasıdır. Terapi sürecinde, hem düşünsel kalıpları hem de bedenle ilişkinizi yeniden yapılandırarak, daha özgür ve tatmin edici bir cinsel yaşam inşa edilebilir.

Cinsel Yönelimle İlgili Sorgulamalar

Cinsel yönelim, bireyin duygusal, romantik ve/veya cinsel olarak kimlere ilgi duyduğunu ifade eder. Bazı kişiler için bu yönelim net ve sabit olabilirken, bazıları için zamanla değişebilir ya da belirsiz hissedilebilir. Bu süreçte yaşanan sorgulamalar ise oldukça doğal ve insani bir deneyimdir.

Kişi, kendi cinsel yönelimiyle ilgili merak, kafa karışıklığı, suçluluk ya da yalnızlık gibi duygular yaşayabilir. Toplumsal baskılar, kültürel değerler ya da aileden gelen mesajlar bu süreci daha da zorlayabilir. Ancak bilinmelidir ki yönelimle ilgili sorgulamalar, bir “problem” ya da “tanı” değil, bireyin kendini tanıma ve anlama yolculuğunun doğal bir parçasıdır.

Terapötik süreç, bu içsel sorgulamaları güvenli bir ortamda ele almanıza, duygularınızı anlamlandırmanıza ve kendinize daha şefkatle yaklaşmanıza yardımcı olabilir. Cinsel kimlik ya da yönelim ne olursa olsun, sizi yargılamadan, anlayarak ve destekleyerek yanınızda olabilirim.

Partnerle Cinsel Uyumsuzluk

Cinsel uyumsuzluk, partnerler arasında cinsel istek, beklenti, sıklık, fantezi ya da ilişki biçimi konularında yaşanan farklılıkların çatışma yaratması durumudur. Bu uyumsuzluk, çiftler arasında zamanla uzaklaşmaya, kırgınlıklara ve iletişim kopukluklarına neden olabilir.

Oysa cinsellik; yalnızca fiziksel bir birleşme değil, aynı zamanda duygusal bir bağ kurma biçimidir. Partnerler arasındaki farklılıklar tek başına bir sorun değildir; önemli olan bu farklılıkların nasıl konuşulduğu ve birlikte nasıl karşılandığıdır. Cinsel uyumsuzluk çoğu zaman konuşulmayan ihtiyaçlardan, geçmiş deneyimlerden, cinsel mitlerden ya da ilişkinin diğer alanlarındaki kopukluklardan beslenir.

Terapide, çiftin her iki bireyinin de ihtiyaçlarını ifade edebildiği, duyulduğu ve anlaşıldığı güvenli bir alan yaratılır. Cinsel uyumsuzluk, çözümsüz bir durum değildir. Doğru bir rehberlikle, çiftler arasındaki yakınlık yeniden inşa edilebilir ve cinsellik ilişkiyi güçlendiren bir alana dönüşebilir

Cinsel Terapi Süreci Nasıl İlerlemektedir?

Seans sıklığı ve süresi:

Cinsel terapi süreci, her bireyin ya da çiftin ihtiyaçlarına göre şekillenir. Genellikle seanslar haftada bir olacak şekilde planlanır. Ancak bazı durumlarda, ihtiyaca ve terapötik sürecin akışına göre seans aralıkları uzatılabilir ya da daha sık görüşmeler önerilebilir.

Her bir seans ortalama 50 dakika sürer. Çiftlerle yapılan cinsel terapi seanslarında ise, zaman zaman 60 dakikaya kadar uzatılabilir. Sürecin başında, sorunun doğasına ve danışanın hedeflerine göre bir yol haritası birlikte belirlenir.

Cinsel terapi, yalnızca “bilgi vermek” değil, aynı zamanda güvenli bir terapötik ilişkide duyguları, düşünceleri ve bedenle olan ilişkiyi yeniden düzenleme sürecidir. Bu nedenle sürenin kişiden kişiye farklılık göstermesi doğaldır. Kimi danışanlar birkaç seansta rahatlama yaşarken, kimileri için daha uzun bir destek süreci gerekebilir.Önemli olan; bu sürecin yargıdan uzak, güvenli ve size özel bir şekilde ilerlemesidir.

Bireysel mi çift olarak mı yürütüleceği

Cinsel terapi süreci, danışanın yaşadığı sorunun niteliğine ve ihtiyaçlarına bağlı olarak bireysel ya da çift olarak yürütülebilir.

Eğer sorun kişinin içsel dünyasıyla, geçmiş yaşantılarıyla, beden algısıyla veya bireysel kaygılarıyla ilgiliyse; süreç genellikle bireysel terapi ile başlar. Bu, kişinin kendilik deneyimini anlaması, duygularını keşfetmesi ve bedeniyle güvenli bir ilişki kurması açısından önemlidir.

Eğer yaşanan zorluk partnerle birlikte deneyimleniyorsa ya da ilişkinin dinamikleri bu süreci etkiliyorsa, o zaman çift olarak yürütülen cinsel terapi tercih edilir. Bu durumda her iki partnerin de sürece aktif katılımı, karşılıklı anlayışın ve duygusal bağın güçlenmesini destekler.

Bazı durumlarda süreç bireysel başlayıp, ihtiyaç duyulduğunda partnerin de dahil edilmesiyle çift terapisine dönüşebilir. Terapötik hedef, kişinin ya da çiftin cinselliği daha sağlıklı, tatmin edici ve özgür bir yerden deneyimleyebilmesini sağlamaktır.

Mahremiyet ve gizlilik ilkeleri

Cinsel terapi, bireyin en özel alanlarından birine temas eder. Bu nedenle güven, terapötik ilişkinin temelini oluşturur. Seanslarda paylaşılan tüm bilgiler, etik kurallar ve mesleki sorumluluklar çerçevesinde kesin bir gizlilikle korunur.

Cinsel terapi utanılacak bir şey midir?

Kesinlikle değil. Cinsellik, insan olmanın doğal ve sağlıklı bir parçasıdır. Cinselliğe dair yaşanan zorluklar, birçok kişinin hayatının bir döneminde karşılaştığı, çoğu zaman konuşulmayan ama oldukça yaygın deneyimlerdir. Cinsel terapi, bu zorlukları anlamak, dönüştürmek ve kendinizle daha barışık bir ilişki kurmak için güçlü bir adımdır. Bu alanda destek almak, güçsüzlük değil; aksine kendine değer verme davranışıdır.

 Fiziksel muayene var mı?

Hayır. Cinsel terapi psikolojik bir destek sürecidir, tıbbi bir muayene içermez. Seanslar yalnızca konuşmaya dayalıdır ve kişinin bedeniyle ilgili yaşadığı zorluklar, duygu ve düşünce düzeyinde ele alınır. Ancak gerekli görülen bazı durumlarda (örneğin vajinismus, disparoni gibi fiziksel belirtilerle seyreden şikayetlerde), danışanın izniyle bir kadın doğum uzmanına yönlendirme yapılabilir. Bu yönlendirmeler yalnızca bilgilendirme amaçlıdır ve terapi süreci kişinin rızasıyla devam eder.

Yorum Yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir